Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
# Ahmet Mithat Efendi’nin Eserleri # Ahmet Mithat Efendinin Biyografisi (Detay) # Ahmet Mithat Efendinin Yaşamı # Memuriyet Yaşamı # Ahmet Mithat Efendinin Yayıncılık ve yazarlığı # Ahmet Mithat Efendinin Rodos Sürgünü # Sürgün Sonrası # Tercüman-ı Hakikat Gazetesi # Şair Fitnat Hanım ile aşkı # Beykoz’a Yerleşmesi # Emekliliği # Eserleri hakkında # Yapıtları # Romanları # Öyküleri # Diğer yapıtları # Kaynakça
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) [Özet] Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır.
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir.
Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir.
Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih...
Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.
JÖN TÜRKLER: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin 10 yıllık bir sükût devresinden sonra kaleme aldığı Jön Türk romanı konusunu II Abdülhamit idaresinin zulme dayanan baskılı döneminden alır. Esasında Abdülhamit’e büyük bir sadakatle bağlı olduğunu bildiğimiz Ahmet Mithat’ın böyle bir konuyu ele alması, eserin ‘Meşrutiyet idaresine hâkim olan ittihatçıların maddî ve manevî baskısı altında yazılmış olduğu’ nu düşündürmektedir…
DÜRDANE HANIM: Ahmet Mithat Efendi; roman; macera romanı sayılabilecek bu eser, vaka kuruluşu, aksiyonu, şahıslar kadrosu; ayrıca aşk ve adalet duygularındaki derinliğiyle dikkat çeker; romanda, toplumda genç kızların eğitimi, evlilik kurumunu merkeze alması bakımından dikkate değer bir eserdir…
FELATUN BEY’LE RAKIM EFENDİ: Ahmet Mithat Efendi; roman; yazarın Rodos adasında sürgün olduğu yıllarda yazdığı bir romandır; yazar bu romanında iki tipin çatışmasını anlatır; romanda Felatun Bey, Batı’ya özenen, halktan uzaklaşan ve alafranga davranışlarıyla gülünç duruma düşen bir tiptir. Rakım Efendi ise, akıllı, yeniliklere açık, eğitime önem veren, çalışkan bir tiptir; Rakım Efendi, Ahmet Mithat Efendi’nin kendi yaşamından bir yansımasıdır adeta; roman romantik anlayışa uygun bir biçimde yazılmıştır…
HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin doğalcılığa yöneldiği romanıdır; romanda, Kalyopi’nin başından geçenleri anlatırken dönemindeki Beyoğlu’nun fuhuş dünyasını da, gerçekçi ve doğalcı bir anlatımla gözler önüne serer; bir kızın fuhuşa sürüklenmesinin nedenlerini araştırır ve nasıl kurtulacağı konusunda, ahlâkçı bir gözle öneriler getirir…
HÜSEYİN FELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman; romanda, Hüseyin Fellah adlı bir gencin, bir gece İstanbul’da düşmanları tarafından bıçaklanarak karanlık bir köşeye atılır. O gece kendisine yardım eden Hüsna Hanım ve kızı Şehlevend’le Hüseyin Fellah’ın yolları tekrar Cezayir’de, garip bir biçimde kesişmesinden sonraki olayları anlatır; iyiyle kötünün mücadelesini, ‘aşk’ ekseninde konu alan Hüseyin Fellah “ tek başına bir okul “ olarak tanımlanan, sade bir dille, halkın zevkine göre ve halk için faydalı eserdir…
LETAİF-İ RİVAYET: Ahmet Mithat Efendi; hikâye; Türk edebiyatının hikâye türünün ilk örneğidir; 24 kitaplık bir hikâye dizisidir; bu eserdeki hikâyelerin bazıları Batı’dan adapte edilmiştir; hikâyeler de abartılı bir romantizm etkisi görülür; olması mümkün gözükmeyen olayların hikâye edildiği bu eserler sürükleyiciliği yönüyle kendini okutmuştur…
MENFA: Ahmet Mithat Efendi; anı; 1873 yılında Rodos adasına sürgüne gönderilen yazarın bu döneme ait hatıralarını anlattığı eseridir; ayrıca bu eserinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık yıllarına ait önemli bilgiler yer almaktadır…
AVRUPA’DA BİR CEVELAN: Ahmet Mithat Efendi; gezi yazısı; Ahmet Mithat Efendi’nin 1889′da Stockholm’de yapılan Şarkiyatçılar Kongresi’ne Osmanlı delegesi olarak gitmiş, ardından Paris’teki Dünya Sergisi’ni ve Avrupa’nın birçok şehrini ziyaret etmiş, bu seyahatini anlattığı eseridir…
YENİÇERİLER: hikâye…
KARNAVAL: roman…
HASAN MELLAH: roman…
PARİS’TE BİR TÜRK: roman…
KISSADAN HİSSE: hikâye…
AÇIK BAŞ: oyun…
ÇENGİ: oyun…
ÇERKES ÖZDENLER: oyun…
EYVAH: oyun…
SİYAVUŞ: oyun…
Ahmet Mithat (d. 1844; Tophane, İstanbul - 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur.
1844 yılında İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi.[1] Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet ve Şerife adlı kardeşleri vardır.[2]
6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa’nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin’e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul’a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebi’nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı’nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı.
1861’de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası’na atanmasıyla Vidin’e, Mithat Paşa’nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi.
Mithat Paşa’nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk’a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk’ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı.
Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi’nin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı.
1866’da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuk’a dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868’de Tuna Gazetesi’nde yazar olarak göreve başladı, gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu (Göçmen Komisyonu) başkanlığını yapmakta olan Şakir Bey’in evinde uzun süre konuk olan Ahmet Mithat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Bey’in Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı.[3]
Ahmet Mithat Efendinin Bağdat Yılları
Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat Paşa 1869 yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşa’yı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdat’ta görevlendirmesi üzerine Ahmet Mithat, onunla birlikte Bağdat’a gitmek istedi. Bu isteğini kabul eden Mithat Paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan “Zevra” adlı gazetenin başına geçirdi.
Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdat’ta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı.[1]
Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı Maarif Nezareti’nin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbul’a dönme isteği doğurdu.
Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahim’in ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden Ahmet Mithat, İstanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. “Ceride-i Askeriye” ve “Basiret” Gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönü’nde kiraladığı bir odaya taşıdı.[1] Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan “Letaif-i Rivayat” adlı eseri kaleme aldı. “Letâif-i Rivayat”, “Kıssadan Hisse” ve “Hace-i Evvel” isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı İlk sayıda kapatılan “Devir” ve 13. Sayıda kapatılan “Bedir” Gazetelerinin ardından “Dağarcık” adlı dergiyi çıkardı.
Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. Sayısında yayınladığı “Duvardan Bir Seda” adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosu’nda iken 6 Nisan 1873’te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü.[1]
38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, “Medreseyi Süleymaniye” adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, “Hasan Mellah”, “Hüseyin Fellah” ve “Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul’da Neler Olmuş” gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbul’da çıkan “Kırkambar” dergisi’ne yazılar gönderdi. Abdülhamid'in vefat etmesi ve Mehmet Reşat’ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.
İstanbul’a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbul’a dönüşünden 15 gün sonra “İttihad” adlı gazeteyi çıkardı. Vakit gazetesinde yazar (1877), Takvim-i Vakayi'de müdür oldu (1878). Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı “Menfa” adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; “Üss-i İnkılab” adlı eserinde de II.Abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi.
27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında şöhret oldular. 1879’da Matbaayı Amire’ye müdür olarak tayin edildi.
Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş’ta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu. Annesi Nefise Hanım’ın kardeşinin kızı olan Fıtnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı.[3]
1880 yılında Beykoz bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya “Sırmakeş” adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı.
1884’te büyük kızı Mediha’yı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, 1883’te Tercüman-ı Hakikat’in edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmet Mithad eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu.
1888’de “Gümüş İmtiyaz Madalyası”, 1889’da “Bâlâ Rütbesi” ve ikinci dereceden “Mecidî” aldı. 1888’de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm’daki VIII. Müsteşrikler Kongresi (Doğu Bilimleri Kongresi)’ne katıldı[3] .Dönünce gözlemlerinden yola çıkarak “Avrupa’da Bir Cevelan” kitabını yayımladı.
1908’e kadar Tercüman-ı Hakikat’te roman, hikaye ve makaleler yazmayı sürdürdü.
Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi[1]; Bakanlar Kurulu’nun özel kararıyla Darülfünun’da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat’ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin’de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka’da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka’da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı’na defnedildi.
Ölümüne dek ikiyüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi.[1] Çoğunluğa hitap etmek, derlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi “kırk beygir gücünde yazı makinesi” olarak tanındı.
Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir.[3] Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, “Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba” adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.
Fransızca’dan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı.
Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.
Hasan Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar (1874)
Dünyaya İkinci Geliş yâhud İstanbul’da Neler Olmuş (1874)
Hüseyin Fellah (1875)
Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
Karı-Koca Masalı (1875)
Paris’de Bir Türk (1876)
Çengi (1877)(oyun)
Süleyman Musûlî (1877)
Yeryüzünde Bir Melek (1879)
Henüz On Yedi Yaşında (1881)
Karnaval (1881)
Amiral Bing (1881)
Vah! (1882)
Acâib-i Âlem (1882)
Dürdâne Hanım (1882)
Esrâr-ı Cinâyât (1884)
Cellâd (1884)
Volter Yirmi Yaşında (1884)
Hayret (1885)
Cinli Han (1885)
Çingene (1886)
Demir Bey yâhud İnkişâf-ı Esrâr (1887)
Fennî Bir Roman Yâhud Amerika Doktorları (1888)
Haydut Montari (1888)
Arnavutlar-Solyotlar (1888)
Gürcü Kızı yâhud İntikam (1888)
Nedâmet mi? Heyhât (1889)
Rikalda yâhut Amerika’da Vahşet Âlemi (1889)
Aleksandr Stradella (1889)
Şeytankaya Tılsımı (1889)
Müşâhedât (1890)
Ahmed Metin ve Şîrzât (1891)
Bir Acîbe-i Saydiyye (1894)
Taaffüf (1895)
Gönüllü (1896)
Eski Mektûblar (1897)
Mesâil-i Muğlaka (1898)
Altın Âşıkları (1899)
Hikmet-i Peder (1900)
Jön Türkler (1910)
Kıssadan Hisse (1870)
Letâif-i rivayat
1.Suni'fi Zann(1870)
2.Gençlik (1870)
3.Esâret (1870)
4.Teehhül (1870)
5.Felsefe-i Zenân (1870)
6.Gönül (1870)
7.Mihnetkeşân (1870)
8.Firkat (1870)
9.Yeniçeriler (1871)
10.Ölüm Allâhın Emri (1873)
11.Bir Gerçek Hikâye (1876)
12.Bir Fitnekâr (1876)
13.Nasîb (1877)
14.Çifte İntikam (1887)
15.Para (1887)
16.Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
17.Diplomalı Kız (1890)
18.Dolabdan Temâşâ (1890)
19.İki Hud'akâr (1893)
20.Emânetçi Sıdkı (1893)
21.Cankurtaranlar (1893)
22.Ana-Kız (1893)
Durûb-u Emsâl-i Osmâniyye Hikamiyyatının Ahkâmını Tasvir (1872)
Hayâl-Hakîkat (1891)
Üss-i İnkılap ve Zübdetül Hakayık (3 cilt, 1877-78)
Müdafaa (3 cilt, 1883-85)
İstibşar (1892)
Beşair
Nizam-ı ilmü din (4 cilt)
Şopenhavr'ın Hikmet-i Cedidesi
Volter
Beşir Fuad
Avrupa'da Bir Cevelan (seyahatname, 1890'da yayımlamış)
Menfa (özyaşamöyküsü)
1.^ a b c d e f Kemal Coşkun, Ahmet Mithat Efendi’nin Eserlerinde Dini ve Toplumsal Temalar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilm Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006, Ankara]
2.^ Gökhan Akka, Muhammet Uysal, Şükrü Özdemir, Ahmet Mithat Efendi, Egeedebiyat.org sitesi, 29.01.2010
3.^ a b c d Güngör Gençay, Edebiyatın Batıya Açılan Kapısı, Evrensel.net 04.09.2000
Tarih: 2016-03-02 01:57:16 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Ahmet Mithat Efendi Hace-i Evvel Nedir
Bu Yazıda Neler Var:
En velût yazarımız odur. Yazı makinesi olarak bilinir.
Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir.
Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır. Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih...
Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir. Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir.
Ahmet Mithat Efendi’nin Eserleri
JÖN TÜRKLER: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin 10 yıllık bir sükût devresinden sonra kaleme aldığı Jön Türk romanı konusunu II Abdülhamit idaresinin zulme dayanan baskılı döneminden alır. Esasında Abdülhamit’e büyük bir sadakatle bağlı olduğunu bildiğimiz Ahmet Mithat’ın böyle bir konuyu ele alması, eserin ‘Meşrutiyet idaresine hâkim olan ittihatçıların maddî ve manevî baskısı altında yazılmış olduğu’ nu düşündürmektedir…
DÜRDANE HANIM: Ahmet Mithat Efendi; roman; macera romanı sayılabilecek bu eser, vaka kuruluşu, aksiyonu, şahıslar kadrosu; ayrıca aşk ve adalet duygularındaki derinliğiyle dikkat çeker; romanda, toplumda genç kızların eğitimi, evlilik kurumunu merkeze alması bakımından dikkate değer bir eserdir…
FELATUN BEY’LE RAKIM EFENDİ: Ahmet Mithat Efendi; roman; yazarın Rodos adasında sürgün olduğu yıllarda yazdığı bir romandır; yazar bu romanında iki tipin çatışmasını anlatır; romanda Felatun Bey, Batı’ya özenen, halktan uzaklaşan ve alafranga davranışlarıyla gülünç duruma düşen bir tiptir. Rakım Efendi ise, akıllı, yeniliklere açık, eğitime önem veren, çalışkan bir tiptir; Rakım Efendi, Ahmet Mithat Efendi’nin kendi yaşamından bir yansımasıdır adeta; roman romantik anlayışa uygun bir biçimde yazılmıştır…
HENÜZ ON YEDİ YAŞINDA: Ahmet Mithat Efendi; roman; Ahmet Mithat Efendi’nin doğalcılığa yöneldiği romanıdır; romanda, Kalyopi’nin başından geçenleri anlatırken dönemindeki Beyoğlu’nun fuhuş dünyasını da, gerçekçi ve doğalcı bir anlatımla gözler önüne serer; bir kızın fuhuşa sürüklenmesinin nedenlerini araştırır ve nasıl kurtulacağı konusunda, ahlâkçı bir gözle öneriler getirir…
HÜSEYİN FELLAH: Ahmet Mithat Efendi; roman; romanda, Hüseyin Fellah adlı bir gencin, bir gece İstanbul’da düşmanları tarafından bıçaklanarak karanlık bir köşeye atılır. O gece kendisine yardım eden Hüsna Hanım ve kızı Şehlevend’le Hüseyin Fellah’ın yolları tekrar Cezayir’de, garip bir biçimde kesişmesinden sonraki olayları anlatır; iyiyle kötünün mücadelesini, ‘aşk’ ekseninde konu alan Hüseyin Fellah “ tek başına bir okul “ olarak tanımlanan, sade bir dille, halkın zevkine göre ve halk için faydalı eserdir…
LETAİF-İ RİVAYET: Ahmet Mithat Efendi; hikâye; Türk edebiyatının hikâye türünün ilk örneğidir; 24 kitaplık bir hikâye dizisidir; bu eserdeki hikâyelerin bazıları Batı’dan adapte edilmiştir; hikâyeler de abartılı bir romantizm etkisi görülür; olması mümkün gözükmeyen olayların hikâye edildiği bu eserler sürükleyiciliği yönüyle kendini okutmuştur…
MENFA: Ahmet Mithat Efendi; anı; 1873 yılında Rodos adasına sürgüne gönderilen yazarın bu döneme ait hatıralarını anlattığı eseridir; ayrıca bu eserinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun en karışık yıllarına ait önemli bilgiler yer almaktadır…
AVRUPA’DA BİR CEVELAN: Ahmet Mithat Efendi; gezi yazısı; Ahmet Mithat Efendi’nin 1889′da Stockholm’de yapılan Şarkiyatçılar Kongresi’ne Osmanlı delegesi olarak gitmiş, ardından Paris’teki Dünya Sergisi’ni ve Avrupa’nın birçok şehrini ziyaret etmiş, bu seyahatini anlattığı eseridir…
YENİÇERİLER: hikâye…
KARNAVAL: roman…
HASAN MELLAH: roman…
PARİS’TE BİR TÜRK: roman…
KISSADAN HİSSE: hikâye…
AÇIK BAŞ: oyun…
ÇENGİ: oyun…
ÇERKES ÖZDENLER: oyun…
EYVAH: oyun…
SİYAVUŞ: oyun…
Ahmet Mithat Efendinin Biyografisi (Detay)
Ahmet Mithat (d. 1844; Tophane, İstanbul - 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur.
Ahmet Mithat Efendinin Yaşamı
1844 yılında İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi.[1] Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet ve Şerife adlı kardeşleri vardır.[2]
6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa’nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin’e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul’a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebi’nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı’nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı.
1861’de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası’na atanmasıyla Vidin’e, Mithat Paşa’nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi.
Memuriyet Yaşamı
Mithat Paşa’nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk’a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk’ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı.
Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi’nin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı.
1866’da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuk’a dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868’de Tuna Gazetesi’nde yazar olarak göreve başladı, gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu (Göçmen Komisyonu) başkanlığını yapmakta olan Şakir Bey’in evinde uzun süre konuk olan Ahmet Mithat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Bey’in Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı.[3]
Ahmet Mithat Efendinin Bağdat Yılları
Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat Paşa 1869 yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşa’yı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdat’ta görevlendirmesi üzerine Ahmet Mithat, onunla birlikte Bağdat’a gitmek istedi. Bu isteğini kabul eden Mithat Paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan “Zevra” adlı gazetenin başına geçirdi.
Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdat’ta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı.[1]
Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı Maarif Nezareti’nin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbul’a dönme isteği doğurdu.
Ahmet Mithat Efendinin Yayıncılık ve yazarlığı
Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahim’in ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden Ahmet Mithat, İstanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. “Ceride-i Askeriye” ve “Basiret” Gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönü’nde kiraladığı bir odaya taşıdı.[1] Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan “Letaif-i Rivayat” adlı eseri kaleme aldı. “Letâif-i Rivayat”, “Kıssadan Hisse” ve “Hace-i Evvel” isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı İlk sayıda kapatılan “Devir” ve 13. Sayıda kapatılan “Bedir” Gazetelerinin ardından “Dağarcık” adlı dergiyi çıkardı.
Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. Sayısında yayınladığı “Duvardan Bir Seda” adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosu’nda iken 6 Nisan 1873’te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü.[1]
Ahmet Mithat Efendinin Rodos Sürgünü
38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, “Medreseyi Süleymaniye” adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, “Hasan Mellah”, “Hüseyin Fellah” ve “Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul’da Neler Olmuş” gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbul’da çıkan “Kırkambar” dergisi’ne yazılar gönderdi. Abdülhamid'in vefat etmesi ve Mehmet Reşat’ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi.
Sürgün Sonrası
İstanbul’a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbul’a dönüşünden 15 gün sonra “İttihad” adlı gazeteyi çıkardı. Vakit gazetesinde yazar (1877), Takvim-i Vakayi'de müdür oldu (1878). Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı “Menfa” adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; “Üss-i İnkılab” adlı eserinde de II.Abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi.
Tercüman-ı Hakikat Gazetesi
27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında şöhret oldular. 1879’da Matbaayı Amire’ye müdür olarak tayin edildi.
Şair Fitnat Hanım ile aşkı
Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş’ta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu. Annesi Nefise Hanım’ın kardeşinin kızı olan Fıtnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı.[3]
Beykoz’a Yerleşmesi
1880 yılında Beykoz bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya “Sırmakeş” adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı.
1884’te büyük kızı Mediha’yı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, 1883’te Tercüman-ı Hakikat’in edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmet Mithad eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu.
1888’de “Gümüş İmtiyaz Madalyası”, 1889’da “Bâlâ Rütbesi” ve ikinci dereceden “Mecidî” aldı. 1888’de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm’daki VIII. Müsteşrikler Kongresi (Doğu Bilimleri Kongresi)’ne katıldı[3] .Dönünce gözlemlerinden yola çıkarak “Avrupa’da Bir Cevelan” kitabını yayımladı.
1908’e kadar Tercüman-ı Hakikat’te roman, hikaye ve makaleler yazmayı sürdürdü.
Emekliliği
Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi[1]; Bakanlar Kurulu’nun özel kararıyla Darülfünun’da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat’ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin’de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka’da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka’da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı’na defnedildi.
Eserleri hakkında
Ölümüne dek ikiyüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi.[1] Çoğunluğa hitap etmek, derlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi “kırk beygir gücünde yazı makinesi” olarak tanındı.
Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir.[3] Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, “Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba” adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir.
Fransızca’dan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı.
Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.
Yapıtları
Romanları
Hasan Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar (1874)
Dünyaya İkinci Geliş yâhud İstanbul’da Neler Olmuş (1874)
Hüseyin Fellah (1875)
Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
Karı-Koca Masalı (1875)
Paris’de Bir Türk (1876)
Çengi (1877)(oyun)
Süleyman Musûlî (1877)
Yeryüzünde Bir Melek (1879)
Henüz On Yedi Yaşında (1881)
Karnaval (1881)
Amiral Bing (1881)
Vah! (1882)
Acâib-i Âlem (1882)
Dürdâne Hanım (1882)
Esrâr-ı Cinâyât (1884)
Cellâd (1884)
Volter Yirmi Yaşında (1884)
Hayret (1885)
Cinli Han (1885)
Çingene (1886)
Demir Bey yâhud İnkişâf-ı Esrâr (1887)
Fennî Bir Roman Yâhud Amerika Doktorları (1888)
Haydut Montari (1888)
Arnavutlar-Solyotlar (1888)
Gürcü Kızı yâhud İntikam (1888)
Nedâmet mi? Heyhât (1889)
Rikalda yâhut Amerika’da Vahşet Âlemi (1889)
Aleksandr Stradella (1889)
Şeytankaya Tılsımı (1889)
Müşâhedât (1890)
Ahmed Metin ve Şîrzât (1891)
Bir Acîbe-i Saydiyye (1894)
Taaffüf (1895)
Gönüllü (1896)
Eski Mektûblar (1897)
Mesâil-i Muğlaka (1898)
Altın Âşıkları (1899)
Hikmet-i Peder (1900)
Jön Türkler (1910)
Öyküleri
Kıssadan Hisse (1870)
Letâif-i rivayat
1.Suni'fi Zann(1870)
2.Gençlik (1870)
3.Esâret (1870)
4.Teehhül (1870)
5.Felsefe-i Zenân (1870)
6.Gönül (1870)
7.Mihnetkeşân (1870)
8.Firkat (1870)
9.Yeniçeriler (1871)
10.Ölüm Allâhın Emri (1873)
11.Bir Gerçek Hikâye (1876)
12.Bir Fitnekâr (1876)
13.Nasîb (1877)
14.Çifte İntikam (1887)
15.Para (1887)
16.Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
17.Diplomalı Kız (1890)
18.Dolabdan Temâşâ (1890)
19.İki Hud'akâr (1893)
20.Emânetçi Sıdkı (1893)
21.Cankurtaranlar (1893)
22.Ana-Kız (1893)
Durûb-u Emsâl-i Osmâniyye Hikamiyyatının Ahkâmını Tasvir (1872)
Hayâl-Hakîkat (1891)
Diğer yapıtları
Üss-i İnkılap ve Zübdetül Hakayık (3 cilt, 1877-78)
Müdafaa (3 cilt, 1883-85)
İstibşar (1892)
Beşair
Nizam-ı ilmü din (4 cilt)
Şopenhavr'ın Hikmet-i Cedidesi
Volter
Beşir Fuad
Avrupa'da Bir Cevelan (seyahatname, 1890'da yayımlamış)
Menfa (özyaşamöyküsü)
Kaynakça
1.^ a b c d e f Kemal Coşkun, Ahmet Mithat Efendi’nin Eserlerinde Dini ve Toplumsal Temalar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilm Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006, Ankara]
2.^ Gökhan Akka, Muhammet Uysal, Şükrü Özdemir, Ahmet Mithat Efendi, Egeedebiyat.org sitesi, 29.01.2010
3.^ a b c d Güngör Gençay, Edebiyatın Batıya Açılan Kapısı, Evrensel.net 04.09.2000
Tarih: 2016-03-02 01:57:16 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx